14 Mayıs 2011 Cumartesi

Kahrolası Ashab-ı Uhdud!

Kur'ân-ı Kerîm'in 85. suresi olan Buruc suresinin ilk ayetlerinde Ashab-ı Uhdud'dan bahsedilir. Ashab-ı Uhdud geçmişte yaşamış bir topluluktur. İnanan insanlara eziyet eden, onlara düşman olan bir topluluktur. En meşhur eziyetleri ise; inananları ateş dolu hendeklere atıp yakmaları ve karşılarına geçip bunu soğukkanlılıkla izlemeleridir.


"Andolsun burçlarla dolu göğe! 
Geleceği vâd edilmiş olan kıyamet gününe!
Şâhitlik edene ve şahitlik edilene andolsun ki, 
İnananları yakmak için hendek kazıp içinde alevli ateş yakan Ashab-ı Uhdud lânetlenmiştir. 
O vakit ateşin etrafında oturmuş, inananlara yaptıklarını seyrediyorlardı.
Onlar inananlara ancak; mutlak güç sahibi ve övülmeye lâyık Allah’a iman ettikleri için kızıyorlardı."(1-8)

Kur'ân-ı Kerîm'de geçen hadiseler olmuş bitmiş sıradan tarihi hadiseler değil, her devirde olabilecek tekerrür edebilecek hadiselerdir.
Bediüzzaman hazretleri Buruc suresinin 8. ayetinin işârî tefsirinde; tarihte olmuş bu hadisenin, 19. yy'ın sonlarında, 20. yy'nın başlarında tekerrür ettiğini söylemiştir;

"Alem-i İslâm için en dehşetli asır, altıncı asır ile Hülâgû fitnesi ve on üçüncü asrın âhiri ve on dördüncü (hicri) asır ile Harb-i Umumî fitneleri ve neticeleri olduğu münasebetiyle, الْعَزٖيزِ الْحَمٖيدِ (Azîz'il Hamîd) cümlesi makam-ı ebcedî ile altıncı asra ve evvelki cümle gibi kelimeleri ile bu asra, Sultan Abdülaziz ve Sultan Abdülhamid devirlerine îma eder." (1. Şua)

Son asrın Ashab-ı Uhdud'u önce Sultan Abdulaziz'i sonra Sultan Abdulhamid'i, sırf inandıkları için bir nevi hendeklere atıp yakmış ve karşılarına geçip soğukkanlılıkla izlemişlerdir.

"Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübra var, oraya bırakılıyor..."

Hiç yorum yok: