15 Haziran 2012 Cuma

AKP olmadı İHH verelim!

Mit krizinin yaşandığı ilk günlerde; fitne kurulları tarafından piyasaya sürülen iki gazeteci Twitter'da açıktan yazışıyorlardı. Birisi diğerine diyordu ki; "Abdurrahman, Ankara'da İhh hakkında bir dosya hazırlanıyormuş bilgin var mı?" (Zamanlaması harika bir bomba!)

Bir anda bu yazılanlar İhh sempatizanları tarafından retweet ediliyor. Bazı İhh sempatizanları gaza gelip, heyecanlanıyorlar; "Vayy demek sıra İhh'ya geldi? İhh'ya dokunan yanar! Cemaatin gücü İhh'ya yetmez! Kan çıkar kan!" (Ve bomba tam zamanında patlıyor!)

Hased ve tenkitten gelen duygularla cemaate düşman olan bu tayfa (hepsini kastetmiyorum), süreçte o kadar kaypakça bir tutum sergiliyor ki mideniz bulanır. Akp'yi Nato sevdalısı, Bop'çu diye neredeyse tekfir edenler bir anda Akp sevdalısı oluyorlar. İddia edilen Akp-Cemaat çatışmasında bir anda Akp saflarında yer alıp "Büyük Usta helal olsun sana ver ayarı şunlara!" diyorlar. Mit krizinde savcı görevden alınınca "Reis cemaate ayarı verdi helal olsun" oluyor fakat sular durulunca "Rte şöyle böyle"ye tekrar dönülüyor.

Malum günlerde Ulusal kanal haber bülteni, Stv'den alınan görüntülerle Bamteli sohbetlerinden alınan görüntüyü montajlayıp yayınlıyor. Öyle tezgahlanıyor ki; haberi Stv hazırlamış gibi görünüyor. Bunu farkeden veya farkedemeyen bu tayfa da "Emir gelmiş zaten neyi konuşuyoruz ki? Hadi buna da tesadüf deyin!" diyorlar.

Buraya kadar olanları yazmayı hep düşündüm fakat nasip olmadı. İyi ki de olmamış çünkü beklediğim oyunun işleme konduğu gün yazmak daha önemli benim için...

Ve bugün...

Başbakan Türkçe Olimpiyatları'nın kapanış gecesinde Hocaefendi'yi davet ediyor. Ertesi gün Habertürk gazetesi, tıpkı Mit krizindeki o iki gazetecinin bıraktığı saatli bomba etkisinde bir bombayı sürmanşetine bırakıyor. Habere göre; "İhh hakkında yargıda dosya hazırlığı varmış" Hani şu Twitter'da yazışan gazetecilerin söyledikleri... (Burada dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da; Mit krizinde ortaya çıkan gazetecilerin eski patronuyla, bugün ortaya çıkan gazetecilerin patronu aynı kişidir!)

Ve malum tayfa o gün olduğu gibi yine harekete geçti. İhh yetkilileri tarafından yalanlanınca da bir anda söndüler.

Sürekli küfrettikleri o "Reis"leri, o "Büyük Usta"ları cemaate! yargıyla ayar vermiş ve yargıyı kendi eline geçirmişken, İhh ile alakalı yargıda hazırlanan bir dosyayı yine cemaate mâl etmek nasıl bir şeytanlık, nasıl bir sahtekarlık, nasıl bir aymazlıktır ona siz karar verin...

O gün söylediklerini saçma olarak görüp "Ne alakası var tüm bunların?" diyenlere "Emir gelmiş zaten neyi konuşuyoruz ki? Hadi buna da tesadüf deyin!" cevabını verenlere derim ki;

Emir gelmiş zaten neyi konuşuyoruz ki? Hadi buna da tesadüf deyin!


2 Haziran 2012 Cumartesi

Kürtaj yasağı

İnancıma göre kürtaj haramdır ve bu mutlak bir cinayettir. "Nihayetsiz cinayet ise nihayetsiz azabı icab eder." der Bediüzzaman.

Kürtaj yaptıran kadınların; tecavüz, ensest, evlilik dışı ilişki, çocuk düşünmeme, rızık endişesi, çocuğun sakat doğacak olması, anne sağlığının tehlikede olması gibi pek çok gerekçeleri olabiliyor. Bu gerekçelerden sadece bir tanesi, yani anne sağlığının tehlikede olması kürtajı mübah kılabilir. Geriye kalan şartlar, kürtaj yaptırmak için bir bahane olamaz.

Bugün kürtaj yasal olarak hastanelerde yaptırılabiliyor. Fakat yeni düzenlenecek olan bir yasayla kürtajın yasaklanması gündemde. Hükümetin bu yasağı getirmesinin altında İslâmî veya insânî gerekçeler olabilir. Elbette kürtaj yaptıran kadınlar da bunun insânî bir şey olmadığını biliyorlardır. İşin İslâmî tarafı ise inançla alakalı bir durumdur ve geneli kapsamaz, kapsayamaz.

Misal tecavüze uğramış veya ensest sonucu hamile kalan bir bayanın psikolojisini hiçbir erkek tahmin edemez. Tahmin edemeyeceği için de "doğursun biz bakarız" demek gayet kolay geliyor. Kendi rızası dışında böyle bir zulme maruz kalmış bir bayan o çocuğu doğurduğunda, ölünceye kadar nasıl bir psikolojiyle yaşayacağını biraz empati yaparak tahmin edebiliriz. Bu kadınlara ne derseniz deyin o çocuğu aldırmak için ellerinden geleni yapacaklardır.

Çocuk düşünmeyen, rızık endişesi taşıyan veya çocuğun sakat doğacağı gerekçesiyle kürtaj yaptıran bayanlara ise ne deseniz boş. Bu insanların zaten îmâni bir zaafiyetleri var ki böyle bir işe girişiyorlar. Kürtajın haram olduğuna inanacak kadar şuurlu olsa "çocuk düşünmüyorum" veya "bu çocuk sakat doğacak aldırayım" gibi saçma gerekçelerin ardına sığınmaz. Kaldı ki çocuk sakat doğacak diye kürtaj yaptırmak, Allah'a isyan edip -hâşâ- "Allah'ım sen bunu iyi yaratamadın. Ben bunu aldırayım sen daha güzelini, daha düzgününü yarat!" demektir.

Bütün bunları göz önüne alarak, kürtajın tamamen yasaklandığını düşünelim;

Hastane ortamlarında yasaklanan kürtaj, "merdiven altı" diye tabir edilen sağlıksız koşullarda yapılacaktır. Bu da bir çok kadının hayatını tehlikeye atacaktır.

Tecavüz ve ensest mağduru bayanlar veyahut biz inanmışlarla aynı hassasiyeti taşımayan bayanlar, her ne pahasına olursa olsun o çocuğu aldırmak isteyeceklerinden, bu işi illegal yollarla yapan doktor veya doktor bile olmayan kişilere müracaat edeceklerdir. Ortopedistlerin kırıkçı-çıkıkçı muadilleri olduğu gibi, bu sefer de kürtajcılar türeyecektir. Hal böyle olunca; masada kalan bayanların ve bu işi meslek edinenlerin önü alınamaz bir hale gelecektir.

Bu konudaki yasalar henüz belli değil. Yasak getirilirken hangi şartlar göz önüne alınacak veya hangi şartlarda kürtaja izin verilecek bilemiyoruz. Yasaklasanız bir türlü, yasaklamasanız bir türlü...

Hükümet; kendisine düşmanlığı yüzünden her şeyi protesto edenler ve müslüman veya komünist feministlere aldırış etmeden, bu yasayı çok dikkatli bir şekilde ele almalıdır.

Başarılı siyasetçiler; idealleriyle realiteyi birlikte mezcetmeyi bilmelidirler. Siz çocuğun da yaşama hakkını düşünebilirsiniz fakat her ne olursa olsun bunu yaptıracak insanların da olduğunu bilip, buna göre hareket etmelisiniz. Aksi takdirde arzu etmediğiniz sonuçlarla karşı karşıya kalabilirsiniz...