10 Temmuz 2012 Salı

Suriye bu hale nasıl düştü?

Osmanlı’nın yıkılması ve emperyalist Avrupa devletleri Osmanlı topraklarını kendi aralarında taksim etmesiyle başladı Suriye’nin de kaderi…

Çözülme, Birinci Dünya Savaşı sıralarında meydana geldi. Emperyalist Avrupa devletleri İslam topraklarını birbirlerine ikram ediyorlar ve Suriye’yi de bir lokma gibi Fransızların önüne atıp “buyurun” diyorlardı.

Osmanlı’yı parçalama usulüyle çökertenler, Suriye’ye de aynı şeyi tatbik ettiler ve koca ülkeyi dört kısma ayırdılar; Cebeli Druz, Halep, Dimaşk ve Latakia… Her birinin başına bir hükümet yerleştirip ayrılık tohumlarını baştakilere attırdılar ve onlara sulattılar.

Diğer ülkelerde olduğu gibi Suriye’de de bilinçli insanlar vardı. Bunlar Suriye’yi Fransız idaresinden kurtarmak için birlik olmanın lüzumuna inanmışlardı. Bunun için de teşkilatlanmak gerekiyordu. Hizbü’l-Vatanî ve Hizbüş-Şa’b teşkilatları bu vesileyle kurulmuştu.
1939 yılında Ekrem el-Huranî Hama şehrinde de Milli Gençlik Teşkilatını kurdu.

Bu sırada İkinci Dünya Savaşının başlaması Fransızları zor duruma düşürdü. Suriye halkı da bunu bir fırsat bilerek Fransız sömürgesini bir nebze de olsa engelledi ve istiklal mücadelesini hızlandırdılar.

1946 yılında istiklalini ilan eden Suriye, Şükrü el-Kuvvetli’yi Cumhurbaşkanı, Hizbü’l-Vatanî partisinin başkanı Cemil Mardani’yi de Başbakan seçti.

HÂRİCΠOYUNLAR

Artık Suriye halkının düşmanları; İngilizler, Fransızlar ve Siyonistlerdi. Onlar için komünizm bir tehlike değildi. Tehlike sayılsa bile ikinci plandaydı. Bunu tespitte gecikmeyen Rusya, Suriye’de ahlak bakımından düşük olanları elde etti. İki gayesi vardı; parlamenter idareyi yıkmak, ırkçılık ve mezhepçilik meselesini körüklemek…

Parlamenter idareyi yıkmanın tek yolu askeri darbelerdir. Irkçılık ve mezhepçiliği körüklemek için de, azınlıkta olan Nusayri, Dürzî, Kürt ve Hıristiyanları ayağa kaldırmak yeterliydi.

Kısacası; halkın hakkını koruyacağız derken, Hakk’ın hatırını çiğnemek, böylece karışmak ve karıştırmak ve neticesinde Suriye’de sosyalizmi hakim kılmak…

Rusya bu iş için çok çalıştı. Suriye’ye çok para döktü.

Suriye halkı ise tarımla uğraşıp para kazanmaya çalışıyorlardı. Zengin olunca bütün dertlerin biteceğine inanırlardı. Komünizme düşman olanlar, “Allah komünizmin belasını versin” demekle yetinirlerdi. Dindar halk dinini yaşar fakat memleket meselesi diye bir şey düşünmezlerdi. Bu insanlar yaşlandıklarında, okuttukları çocuklarının eliyle Suriye’ye komünizmin girdiğini görünce akılları başlarına geldi ama iş işten geçmişti…

İHTİLÂLLER

Suriye’de ilk askeri darbe 29 Mart 1949 yılında Albay Hüsnü ez-Zaim tarafından yapıldı. Hüsnü Zaim Albay iken elde edemeyeceği imkanları Cumhurbaşkanı olunca elde etmişti.

Aynı senenin 28 Mayıs’ında Albay Sami Hunnavi ikinci darbeyi yaparak, arkadaşı Zaim’i öldürdü ve yerine geçti. Artık orduda gruplaşmalar başlamıştı…

Ve bu dönemde aslen Rum olan ve Sorbonne’de okumuş Mişel Eflak’ı sahnede görüyoruz. Bu şahıs İslamiyeti yaşamamakla beraber Arap ırkçılığını körüklüyordu.

Bu arada Suriye’de aile müessesesi her geçen gün sarsılmakta, merhamet kalkmakta, itimada yer verilmemekteydi. Sosyalizm cereyanı git gide yürümekteydi. Nusayriler ve Dürziler çocuklarını askeriye, öğretmen okullarına ve hukuk fakültelerine kaydettirerek köşe başlarını elde etmek ve hakim sınıf haline gelmek için çırpınıyorlardı. Kırık not getiren bir öğrenci, ırkına veya mezhebine ihanet etmiş sayılıp yediği dayak, işlediği suçla mütenasip oluyordu.

Suriye’de üçüncü darbe 29 Kasım 1951’de Albay Çiçekli tarafından yapıldı. Hunnavi ise Beyrut’a kaçmıştı. Başa geldiğinde arkadaşı Zaim’i öldüren Hunnavi ise, Beyrut’ta Zaim’in akrabaları tarafından öldürülmüştü. Böylece Suriye tahtı kana boyandı. Gelen kan akıtıyor, ölmemek için öldürmeyi tercih ediyordu…

Çiçekli evvela siyasi partileri kapattı, sonra seçim kanununu değiştirdi. Çiçekli, partilerin şiddetli muhalefetiyle  karşılaşınca, durumdan istifade etmek isteyen Albay Faysal Attasi 25 Şubat 1954’te dördüncü ihtilali yaptı. Çiçekli ise soluğu İsviçre’de alarak canını zor kurtarmıştı.

VE SOSYALİZM

Albay Attasi sosyalistti. Böylece Rusların planları yıllar sonra gerçekleşti. Suriye’de hem meclis iş yapamaz duruma geldi, hem de sosyalizm hakim oldu.

Attasi’nin darbeleri diğerlerine hiç benzemiyordu. Genç subaylarla iş birliği yapmış ve orduyu gayesine alet edebilmişti.

Bu darbeden sonra eski başkanlardan Faris el-Huri Cumhurbaşkanlığına, Vatan partisi lideri Sabri Asali de Başbakanlığa getirildi. Solcu bir ihtilâlde Vatan partisi gibi sağcı bir partinin liderine bu vazifeyi vermekten maksat, halkın solculuğa karşı düşmanlığını biraz olsun hafifletmekten başkası değildi…

1958’de Baas partisi ileri gelenleri acayip bir iddia ortaya attılar; komşu devletler ve komünistler tarafından Suriye’nin tehdit edildiğini ileri sürerek Mısır’la birleşmeyi teklif ettiler. Çünkü Baas partisi sosyalist olduğu gibi Mısır da sosyalistti ve sosyalistlerin birleşmesinden kuvvet doğacağını kabul etmişlerdi.

MISIR İTTİFAKI

Böylece Cemal Abdülnasır Suriye’nin idaresine hakim oldu ve Mareşallarından birini buraya komutan olarak tayin etti. Sonra sosyalizm hareketleri başladı; toprak ve tarım reformu yapıldı. Fabrikalar, bankalar, sigortalar devletleştirildi. Bu sebepten özel kesim ve toprak sahibleri Nasır’a cephe aldı.

Nasır Arap Birliğine katılan bütün devletlerin tek bayrak altında toplanmalarını isterken, Baascılar da buna karşı çıkıp daha yumuşak bir birlik (federasyon) istiyorlardı. İşte bu sebeple Baascılar ile Nasır’ın arası açıldı ve 28 Ekim 1961’de beşinci darbe yapıldı.

Bu darbeyi idare eden, çöl kuvvetleri komutanı general Haydar Kuzbari idi. Kendisi ordu başında kaldı, akrabası Doktor Mamun Kuzbari’yi Başbakanlığa getirdi. Nasır’ın yaptıkları ortadan kaldırıldı, devletleştirilen şeyler sahiplerine teslim edildi.

Baascılar da General Haydar’a yardım ederek araları açılan Nasır’a bir darbe vurdular. Bu ihtilâli bir köprü kabul edip hemen arkasından yani 28 Mart 1962’de altıncı darbeyi yaptılar. Bu ihtilâlde ise Albah Dehman Nahlavi ile arkadaşları idareyi ellerine aldılar. Bu darbeden sonra da Nazım el-Kudsi Cumhurbaşkanı, Beşir el-Azm Başbakan oldu.

HALK KIVAMA GELİYOR

Suriye halkına gelince… Onlar artık darbelerden ve ordu içindeki ayrışmalardan bıkmış, geçmişteki karmaşıklıklara yenilerinin ekleneceği endişesiyle “Artık ne olacaksa olsun! Komünizm veya bir başkası, kuvvetli bir hükümet gelsin yeter!” diye feryat ediyorlardı. Böylece son komünist ihtilâli için zemin hazırdı. Baascılar da zaten bu fırsatı kolluyordu…

EĞLENCEDEN İHTİLÂLE

İsrail sınır bölgesi komutanı Albay Ziyad Harrari, Nasırcı diye mimlenmişti. Hükümete karşı olduğu gerekçesiyle vazifesinden alınıp Ürdün ateşeliğine tayin edildi. Birliğinden ayrılırken şerefine eğlence tertip ettiler. 7 Mart 1963’te geç vakitlere kadar gazinoda için eğlendiler. İyice sarhoş olan subaylar, yedinci darbeyi yaparak hükümeti devirmeye karar verdiler. Kendilerine karşı çıkacağını tahmin ettikleri subayları tevkif edip, tutukladılar. Zırhlı ve paraşütçü birliklerle Şam’a yürüdüler, sabaha karşı Şam’ı kuşattılar. Radyo evini ele geçirdiler. Sabah 6.30’da ihtilâl haberiyle ayağa kalkan halk, bu darbenin de geçmişteki darbelerin aynısı olduğunu düşündü. Fakat bu şimdiye kadar olanlardan biri değil, Baas Partisinin iktidara gelmesiydi.

TEK BAŞARISIZ OLAN İHTİLÂL

Suriye tarihinde başarısız olan tek ihtilâle, 18 Temmuz 1963’te Baascılar ve Nasır’ın dışında kalan asker ve siviller teşebbüs ettiler ve başarısız oldular.

Her ne kadar Baas partisinin genel sekreteri Mişel Eflak ise de onun devlet kademelerinde vazife almadığı dikkat çekmektedir. Nitekim Mişel’in yakın arkadaşı Salah el-Bitar altı aydır yürüttüğü başbakanlık vazifesinden çekilince, yerine General el-Hafız getirildi.

Suriye Milli İhtilâl hükümeti, “Ocak 1965 kararları” ile 115 firmayı devletleştirdi. Bu devletleştirme işine karşı çıkanlar, dayak ve hapis cezalarından ölüme kadar sürükleniyordu. Diğer tarafta bazı köylü ve işçiler, Başbakan Hafız’ın lehinde gösteriler yapıyor, meydanlarda onu alkışlıyorlardı. Başbakan Hafız burjuva hareketlerini önleyeceklerini, grev yapıp işleri durduranları, boykot yapanları ezip öldürteceğini haykırırken, dinleyiciler “idam idam!” diye haykırıyordu.

Geçmişi unutarak konuşan ve koltuğunu daimi zanneden Hafız, 22 Şubat 1966’da General Salah Cedid’in yaptığı sekizinci darbe ile devrildi. Bu darbenin sebebi tamamen şahsiydi. Başbakan Hafız, Salah Cedid’i Genelkurmay başkanlığından azledince o da intikam için ihtilâl yaptı. Elbette bunların hepsine “vatan için!” yaftasını yapıştırmaktan geri de kalmıyorlardı.

Başbakan Salah Cedid de diğerleri gibi Rusya’ya yaklaştı. Suriye topraklarından Ruslara üsler verdi, onlardan silah ve teçhizat aldı.

HÂFIZ (BABA) ESED DÖNEMİ

13 Kasım 1970’de bugünkü Devlet Başkanı Beşer Esed’in babası, Hava Kuvvetleri Komutanı General Hâfız Esed ihtilâller zincirine bir yenisini daha ekleyerek (dokuzuncu darbe) Cumhurbaşkanlığına geldi.

Hâfız Esed’in gelmesiyle Suriye halkı o istedikleri kuvvetli hükümeti bulmuştu! Fakat bugüne kadar koltuk kavgası yüzünden birbirlerine düşenler, koltuğu sağlama alınca halkın başına bela oldular. Suriye halkı bir kez daha hatasını anlamıştı ama son pişmanlık yine fayda etmedi…

12 Mart 1973’te yeni anayasa sürecinden önce “Devletin dini İslam’dır” cümlesinin anayasa konulmasını isteyen halk ayaklandı ve katliamlar ondan sonra başladı.

VE BEŞER (OĞUL) ESED SAHNEDE

1970 yılında göreve gelen Hâfız Esed 2000 yılında ölene kadar iktidarda kaldı. 2000 yılında öldüğünde yerine vekaleten Abdülhalim Haddam oturdu. Aslında yerine geçmesi gereken oğul Beşar Esed’di fakat devlet başkanlığı yapabilmek için anayasada “40 yaş” şartı vardı. Oğul Esed ise 35 yaşındaydı. Bu yasa bir gecede değiştirildi ve oğul Esed başa geçti.

2000 yılından beri görevde olan Beşar Esed de babasının yolundan gitti. Rusya ile ilişkileri sıcak tutarken bunun yanında İran ve komünist yandaş Çin ile de ilişkilerini güçlendirdi.

2010’un sonlarında başlayan Arap Baharı ayaklanmasının Suriye’ye sıçramasıyla koltuğu sallanan Beşer Esed, koltuğu kaptırmamak için başka koltukları tehlikeye atıyor, ölmemek için öldürüyor fakat zulüm ile âbâd olunamayacağını bilmiyor...