16 Haziran 2011 Perşembe

Türkçe Olimpiyatları üzerine

Bu yıl dokuzuncusu düzenlenecek olan Türkçe Olimpiyatları, her sene olduğu gibi bu sene de klasik tartışmalara yol açacaktır.

Bu konuda iki ana eleştirel nokta vardır. Birisi; yapılan işin bir kültür emperyalizmi olduğu, diğeri de cemaatin bundan maddi veya manevi nasıl bir kazanç sağlayacağıdır.

Birincisinden başlayalım;

Kültür emperyalizmi; adı üstünde kültür sömürücülüğüdür. Sömürücülük ise karşı tarafa zor kullanarak, baskıyla, çoğu zaman zulümle uygulanır. Halbuki yurtdışında açılan Türk kolejlerinde zorlama, baskı ve zulüm yoktur. Zira o okulların hepsi, bulundukları ülkelerin özel okullarıdır. Yani kimse çocuğunu oraya vermeye muhtaç değil. Ayrıca Türkçe eğitim, tüm okullarda seçmeli derstir. Yani öğrenci isterse Türkçe öğrenir, istemezse öğrenmez.

Buna kültür emperyalizmi demek, insafsızlıktan çok cehalettir. Çünkü kültür emperyalizmi, tek parti diktasının yaptığı gibi olur. Türk Halk Müziği dinlemeyi yasaklar, onun yerine; Mozart, Bach, Beethoven dinletmek ister. Folklorü yasaklar, onun yerine; bale, dans, vals, tango yaptırmak ister. Kur'ân dahil tüm dini kitapları yasaklar, onun yerine; batı klasiklerini okutmak ister. İşte kültür emperyalizmi budur...

Gelelim maddi ve manevi kazanç kısmına;

Öncelikle bu okullardan maddi hiçbir kazanç beklenmiyor. Okullar bırakın kâr etmeyi, çoğu zaman zarar ettiği için Anadolu insanının himmetine muhtaç durumdadır. Kendi kendini idare eden ülkelerin sayısı bir elin parmakları kadar. Fakat maddi kazanç sadece para ve kâr odaklı olmadığı için elbette beklenen birşeyler var. Bunu bir yazar şöyle ifade etmişti; “Hayal ediyorum; bundan 15-20 sene sonra Birleşmiş Milletler meclisinde diğer ülkelerin temsilcileri Türk okullarından mezun olan öğrenciler olsun.”
Evet işte bu bir maddi kazançtır...

Manevi kısmı ise asıl gayedir; Rızay-ı ilahi ve ilay-ı kelimetullah...

Dilini yolunu bilmediği, haritada bile gösteremeyeceği bir ülkeye sırf Allah rızası için hicret eden insanların tek bir amacı var; Nâm-ı Celil-i Muhammedî'yi güneşin doğup battığı her yere ulaştırmak...

İslam'da “müellefe-i kulûb” diye bir sınıf vardır. Bu sınıf; kalpleri İslam'a karşı yumuşatılmak, zararsız hale getirilmek veya dinde sebat ettirilmek istenen kimseleri ifade eder.

Bu okullarda okuyan akil-baliğ olmamış çocuklar, henüz İslam fıtratı üzeredirler. Yetişkin olanlar ise müellefe-i kulûb'tur.

“Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim; kelimeden, sevgiden bir köprü...” diyor ya Cemil Meriç...

İşte Türkçe Olimpiyatları bir köprüdür. Bânîlerine selam olsun...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Emeği gecenlerden Allah Razı Olsun