6 Ağustos 2011 Cumartesi

Türkiye'nin en büyük köyü

Resme bakınca hangi şehir olduğunu anlayamazsınız. İzmir denince sizin aklınıza ya Saat Kulesi gelir ya da Kordon. Zaten sorun da bundan ibaret; güzeli göster, kötüyü sakla...
Tamam her kartpostalda şehrin sembolü veya en güzel yerleri gösterilir ama İzmir'de kötü yerler, güzelden daha çok olduğundan güzele odaklanmakta zorluk çekiyoruz. Yanda gördüğünüz resim İzmir'in Kadıfekale semti. Onun hemen karşısında da aynı görüntüde bir başka semt Gürçeşme var. Siz oradan baktığınızda şirin bir Anadolu köyü zannedersiniz ama İzmir şirin olmayan global bir taşra köyüdür.

Geçenlerde Kemeraltı'nda dolaşırken her zamanki gibi gördüğüm bir sahaf dükkanına daldım. Bu sefer kitaplardan çok dergilerle ilgilendim. Elime İzmir'de çıkan haftalık bir dergi geçti. Dergi 1973 yılında basılmıştı ve kapağında İzmir ile ilgili eleştirel bir yazı vardı. Yazının sahibi Ege Üniversitesi Mimarlık Fakültesinin kurucusu Prof. Dr. Rauf Beyru idi. Beyru daha sonra bu yazılarını "19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam" adlı kitabında toplamış. Beyru dergide öyle bir yazı yazmış ki, İzmir'i resmen yerin dibine sokmuş. Bundan tam 38 sene önce İzmir'in notunu vermiş. Rauf Beyru yazının giriş bölümünde şöyle diyor İzmir için;

"Evlerin musluklarından su akmaz, elektrikler sık sık kesilir, trafik tam bir keşmekeş içinde... Plansızlığın, büyük şehirlerimize bıraktığı kötü hediyelerdir bunlar. İstanbul'da Haliç kaybolurken, İzmir körfezi yıllar sonra renk değiştirerek kahverengi bir görünüm aldı. İzmir'de imar durumu, dünyanın hiç bir kentinde görünmeyen bir rezalet."

Rauf Beyru'nun yazdığı sorunlardan bugün sadece iki tanesi hallolmuş durumda. Artık evlerimizin musluklarından arsenikli de olsa su akıyor ve artık elektriklerimiz sık sık kesilmiyor.

Trafik sorunuysa "yazıdan 30 yıl sonra" halledilmeye başladı, tedricen de olsa halledilmeye çalışılıyor sanki. Misal "yazıdan 30 yıl sonra" trafik sorunu en kalabalık olan yerlerden Çiğli'ye alt geçitler yapıldı. Yine sorun yaşayan yerlerden Gaziemir'e -ki havaalanı yoludur- alt geçitler yapıldı ve bir tane de Tepecik'e yapıldı. O da sırf İzban hattına yol açabilmek için...

Şehir planlaması konusunda resimde gördüğünüz yerler "yazıdan 38 yıl sonra" yıkılmaya başlandı. Öyle sanıyorum ki 10 yıl içinde semt halkı sorun çıkarmazsa tamamen boşaltılır ve yeni bir planlamaya gidilir. Dar sokakların kaldırımlarını söküp yeni kaldırımlarla daha da daraltan bir belediyeden yeni bir planlama beklemek de bizim saflığımız ya neyse...

Gelelim körfez konusuna... Rauf Beyru yazısında Haliç ve Körfez sorunlarını ele almış. Haliç sorunu "yazıdan 22 yıl sonra" Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında halledildi. İzmir körfezi ise sanırım "yazıdan 32 yıl sonra" temizlenerek halledildi. Fakat şimdi yeniden kokmaya başladı ve o günkü temizlemenin sadece günü kurtarma adına olduğu anlaşıldı.
Şunu anlatmadan da geçemeyeceğim; seçim zamanlarından birinde Kemal Kılıçdaroğlu İzmir'e gelmişti. İzmir'in sorunlarını ele alırken, "Başkan (Kocaoğlu) Haliç'i (İzmir körfezini kastediyor) temizleyecek ve İzmirliler Haliç'te yüzecek" demişti. Bunu bir kaç kez üst üste tekrarlayınca millet gülmeye başladı. Sonra da "Ben İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydım o yüzden karıştırdım eheh" demişti. E peki Kağıttepe? Neyse geçelim...

Geçen ay Hürriyet gazetesi yazarlarından Cengiz Semercioğlu İzmir belediyeleri hakkında eleştirel bir yazı kaleme aldı. Aradan 1 ay bile geçmeden bugünkü yazısında (okurlarından gelen baskıyla) İzmir belediyelerinin isterse nasıl çalışabileceğini yazmış. Çalışmaktan kastıysa yazıda belirttiği üzere, Alaçatı'ya yapılan asfalt çalışması ve Kıbrıs Şehitlerindeki parke çalışması. Yani Semercioğlu bir asfalt ve bir kaç parkeye tav olmuş ve İzmir belediyelerine daha çok zarar vermemesi için böyle bir yazı kaleme almış.

İzmir'de asfalt işi her mahallede var. Olaylar şöyle gelişiyor; önce İzmirgaz ekipleri mahalleye gelip doğalgaz için her yeri kazarlar. İşleri bitince toprakla kapatırlar ama kasisler günlerce belki haftalarca arabanızın bütün aksamlarını perişan eder. Sonra belediye ekipleri gelir oraya asfalt dökerler ve düzelir. Ardından Superonline gelir ve fiberoptik kablo döşemek için yeniden kazar ve toprakla kapatır ve daha sonra Ttnet aynı iş için gelir ve bu böyle aylarca devam eder ve birilerinin cebi dolar.

Kıbrıs Şehitleri caddesi İzmir'in en merkezi yeri, İstanbul'un İstiklal caddesi gibi bir yerdir. Bırakın oranın parkelerini de yenilesinler bir zahmet...

İşte Türkiye'nin en büyük köyünün hali bu...
Bitmeyen metro, trafik, yağmur sonrası sellerin oluştuğu altyapı problemi ve daha niceleriyle İzmir. Türkiye'nin (kağıt üzerinde) 3. büyük şehri olan İzmir...
Kayseri ve Gaziantep çoktan geçmiş de haberi yok İzmir'in...
Rauf Beyru'nun 19. Yüzyılda İzmir'de Yaşam kitabında anlattıklarını biraz daha genişletsek rahatlıkla 21. Yüzyılda İzmir'de Yaşam kitabını yazabiliriz.
Umudumuz 22. yüzyılda daha iyi bir İzmir'in olması. Tabi kainatın ömrü buna yeterse...

2 yorum:

beatifultango dedi ki...

şehir planlama ve çevreyi güzelleştirememe çalışmaları da cabası..çok güzel mekanlar varken estetik olarak çeki düzen verilmiyor bile.o gelen paraları ceplerine atmak varken şehir için harcamak enayilik tabi..

A.Çağlar dedi ki...

ta kaç sene önce bir tanıdığım izmir'i megaköy olarak tanımlayıp şikayet ederdi.. herneyse, izmirdeki bu keşmekeşliğin aynısı İzmittede vardı. Türkiyenin en zengin kenti en berbat şehir merkezine sahipti, Türkiyenin en işlek yolu E5 yıllardır trafik belasından kurtarılmamıştı taki son 2 seçim öncesine kadar. Şu anda E5 teki trafik sorunu çözüldü doldurma yerlere yani neredeyse denizin üstüne üstgeçitler kavaşklar yapıldı, deniz temizlandi, şehir temizlendi vs. neler yapıldığı anlatmakla bitmez. darısı İzmirin başına