17 Ekim 2010 Pazar

Terörist haklıymış


Yıl 1991 aylardan ağustos. Genel seçimlere 2 ay kadar az bir zaman var. Yaz tatilini memleketimiz Erzurum'da geçirip, Gaziantep'e dönüyoruz.
Çok küçük yaşlarda olmama rağmen ve daha dün ne yediğini hatırlamayan ben o günü çok iyi hatırlıyorum.
Gecenin ayazıyla birlikte Bingöl'e doğru ilerliyor otobüs. Çat bölgesine geldiğimizde bir konvoya takıldık. Otobüs ilerlemiyor. “İlerde kaza var herhalde” diyor şöför. Konvoy yavaş yavaş ilerledi ve kaza var denilen mahale ulaştık. Lakin ortada kaza falan yok, kadın askerler var. Kadın askerler mi? Evet. Annem de buna şaşırmış olacak ki otobüsün içinde birden bağırdı “Bizim kadın askerimiz mi var? Terörist bunlar!”
Otobüsün içi bir anda karıştı. “Kapıyı açma! Bas gaza gidelim!” uyarılarına aldırmayan şöför kapıyı açtı ve içeriye sakallı esmer bir adam girdi; “Herkes aşaği inecek!”
Haftalarca televizyonlarda verilen “terörisler yolcu otobüsünü taradı” haberlerinin gözümüzde canlanmasıyla yerimizden kalktık ve dışarı çıktık. Hepimizi bir yere topladılar. Otobüste askere yeni giden gençler vardı onları ayırdılar ve meçhule götürdüler. Bazı teröristler otobüse örgüt afişleri yapıştırmaya başladı. Biz o tedirginlikle etrafa bakarken başkan bağırdı; “Herkes beni dinlesin! Size bir şey yapmayacağız! Konuşma yapıp bırakacağız. Lakin bu söylediklerimi iyi dinleyin ve gidince askerinize, polisinize ve politikacılarınıza söyleyin! Askeriniz köylerimizi basıyor, halkımızı öldürüyor, çocuklarımızı dövüyor, insanlarımızı alıp götürüyor! Önünüzde seçim var! Bunu iyi değerlendirin! Demirel ve Mesut Yılmaz'a sakın kanmayın!”
Terörist bunları anlatırken hepimizin aklından aynı şey geçiyor; “Bizim asker öyle şey yapar mı hiç? Masum insanları, çocukları öldürür mü? O sizin işiniz!” 
Hava git gide soğuyor ve biz üşüyorduk. Birisi bayanlar ve çocukların otobüse bindirilmesini istedi, teröristler de bunu kabul etti. Erkekler aşağıda kaldı biz otobüse bindik.
Bize göz kulak olması için bayan teröristlerden birkaç tanesini başımıza diktiler. Tam bizim koltuğun yanında duran bayan teröriste sordu annem; “Kızım niye böyle yaptın? Bak ne güzel kızsın yazık değil mi sana?”
Adı Berivan'mış. “Sanane be kadın!” diyip dipçiği vurabilecek durumda olan o kız “Ne yapayım teyze? Şimdi anlatsam da inanmazsın bana. O yüzden boşver.” dedi. Muhabbet devam etti...
3 saat sonra bizi bıraktılar, herkes otobüse bindi lakin askerler hariç...
Ve o korkuyla evimize döndük.
***
Aradan 3 ay geçmişti. Teröristi dinlemedik tabiki ve Anap-Dyp koalisyonunu oluşturduk. Kendimizin bile inanmadığı o söylemleri eşe dosta anlattık. Heyhat kim inanır ki Türk askerinin öyle bir şey yapacağına?
Her akşam haberlerde çatışma haberleri, şehit sayısı, öldürülen terörisler, isimler ve resimleri veriliyordu.
Vizontele'nin o meşhur sahnesini biz o gün yaşamıştık. Bingöl'de teröristlerle girilen çatışma sonucu 4 terörist ölü olarak ele geçirilmişti. Resimler gösterildi ve Berivan da ölmüştü. O yüzleri asla unutamadığımdan hemen tanımıştım. Sonra anneme baktım, ağlıyordu. Evet annem bir terörist için gözyaşı döküyordu. Bu gözyaşını anlamak için o günkü muhabbete tanık, gerçeklere de vâkıf olmak lazım.
***
Geçenlerde haberlerde Ergenekon sanığı emekli bir albayın ses kaydı yayınlandı. Albay Jitem ile ilgili itiraflarda bulunuyordu. Güneydoğu'daki fâil-i meçhul cinayetler, basılan köyler ve öldürülen masum insanları, halkları birbirine düşürmek için kurulan kirli tezgahı bir bir anlatıyordu dostuna. Ben dalıp gitmiş bir halde ses kaydını dinlerken annem şöyle mırıldandı; “Terörist haklıymış...”

Hiç yorum yok: