Ergenekon'un bu topraklar üzerindeki çalışma alanlarından bir tanesi de "din" konusu.
Cumhuriyetin ilanından itibaren bu konuda pek çok çalışma yaptılar. Kendi din adamlarını yetiştirip Diyanet İşleri Başkanlığına ve İlahiyat fakültelerine yerleştirdiler. Düşman oldukları cemaatlere ve tarikatlere alternatif olsun diye sahte cemaat ve tarikatler kurup, başına sahte şeyhler atadılar.
Bu çalışmaların meyvesini de 28 Şubat'ta almak istediler. "Din adamı lazımsa devlet yetiştirir, dini kitap lazımsa devlet zaten basar" gibi basit bir zihniyeti halka empoze etmek için Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz gibi modernist ve oryantalist bir kısım insanları televizyonlara çıkararak, lisan-ı hal ile "Her sakallıyı hoca sanmayın! Hoca istiyorsanız buyurun bu değerli hocaları dinleyin!" dediler.
İşin hoca kısmı hallolmuştu. Sırada, her sakallıyı hoca sanmamamız için bir çalışma gerekiyordu. Bunun için de Müslüm Gündüz, Ali Kalkavan ve niceleri piyasa sürüldü.
Kişileri de halleden Ergenekon için sırada cemaat ve tarikatler vardı. Çoğul eki kullandım fakat hedeflerinde sadece Fethullah Gülen ve Nur cemaati vardı. İnsanların bu cemaatlere meyletmemesi için de İskender Evrenesoğlu ve Ömer Öngüt cemaatlerini oluşturdular. (Bkz.
İrticayla mücadele eylem planı) Bu cemaatler de tutmayınca has cemaatlere musallat oldular. İsmailağa'da şehit edilen iki hoca ve Cübbeli Ahmet Hoca'nın kaset haberleri bu tezi doğruluyor...
Bugünlerde yeniden ortaya çıkan Adnan Oktar bu iki zümreden hangisi? Ya da üçüncü bir ihtimal var mı?
Bana göre Adnan Oktar, tıpkı Zekeriya Beyaz gibi bir şahıs ama aynı zamanda Ömer Öngüt gibi bir cemaat.
Cemaati kuzu ve kedilerden oluştuğu için pek zararlı değil. Asıl tehlikeli olan kendisi...
Kadir Mısıroğlu bir programda Adnan Oktar için; "Ben merak ediyorum o ne zaman Mehdi olduğunu iddia edecek? Yanlışın da mevsimi mi olur?" demişti.
Yanlışın mevsimi olmadı ve Adnan Oktar Mehdi olduğunu iddia ederek bir kez daha ortaya çıktı. Etsin çok da önemli değil.
Kurduğu A9 tv sayesinde gerçek yüzü ortaya çıktı. Dindar insanları geçtim, dinle pek alakası olmayan seküler insanlar bile pek ciddiye almıyor. Kendilerini "Adnânî" olarak tanımlayan talebeleri de gerçekten kuzu gibi, sessiz sedasız öylece duruyorlar. Aman dursunlar...
Biz dönelim Adnan Oktar'a...
Adnan Oktar gerçekten çok akıllı bir politika izliyor. İnsanların sevdiği, değer verdiği kişilere, kurumlara, cemaatlere, tarikatlere ve partilere kesinlikle kötü söz söylemiyor, eleştirmiyor ve toz kondurmuyor. Çünkü bizim insanımızda öyle bir damar var ki, sevdiğimiz insana laf söyleyeni bir kalemde çizer atarız...
Adnan Oktar kurduğu televizyon kanalında mankenleri ve kızları karşısına oturtarak "Aç sineni ummanlar gibi olsun. Kucakla herkesi..." imajı vermek istiyor ama sine açmayı dekolte, kucaklamayı da gerçek manasıyla anlamış olacak ki işi biraz abartıyor...
Özellikle başını Altuğ Berker'in çektiği bir ekip, elinde kamerayla dolaşarak girebildikleri her yere girip Adnan Oktar'a yarayacak bilgi topluyorlar. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde yapılan sohbetlere (nasıl oluyorsa) girmeyi başarıyor ve sohbet arasında sohbeti yapan kişiye Mehdi hakkında sorular sorup, aldıkları cevabı Adnan Oktar'a mal ederek yayına veriyorlar. Çantacı Necmi, Üstad Bediüzzaman'ın talebeleri Said Özdemir, Mehmed Kırkıncı, Abdülkadir Badıllı vb. insanlara gittiklerini ben bizzat gördüm. Hatta Allah selamet versin Mehmed Kırkıncı Hocefendi'ye gidip Mehdi'yi sorduklarında, Hocaefendi kulakları da ağır işittiğinden asıl gayelerini ve kim olduklarını anlamayarak ve gelenleri Fethullah Gülen Hocaefendi'nin talebeleri zannederek "Ben Hocaefendi'yi çok severim, çok desteklerim" demişti. Onlar da fırsat bu fırsat "Hocaefendi" sözünü Adnan Oktar'ı övmüş gibi lanse ettiler.
Londra'da belediye otobüslerinin üzerine Adnan Oktar ve kitaplarının reklamının verildiğini, talebelerinin Pentagon'da Amerikan askerlerine seminer verdiğini haberlerde okumuştuk.
Bu ve bunun gibi bir çok organizasyonları mevcut. Peki ya kaynak?
Cemaat ve tarikatlerin kaynakları esnaf ve işadamları tarafından oluşuyor ve artık bunu kimse gizlemiyor.
Peki Adnan Oktar'ın etrafında kedi ve kuzulardan, Oktar Babuna ve onun gibi zengin çocuklarından başka kim var? Hadi zenginlerin çocukları kaynak oluşturuyor diyelim. Bunların sayısı kaç? Hadi bin kişi olsunlar ya da daha fazla...
A9 tv, bunca reklam, kitap, yurtdışı faaliyetleri bunların finansmanını sağlamak için bunlar yeterli olabilir mi?
Bu yapı gerçekten çok iyi araştırılmalı. İnsanların her geçen gün dalga geçtiği, eğlendiği bir yapının üzerine bu denli ciddi düşülmesinin altında nasıl bir sebep olabilir kavramak zor.
Hangi güç o Hahamları, Papazları o stüdyoya getiriyor? Buna kim izin veriyor? Pentagon'a ve Amerikan askerlerine ulaşmayı kim sağlıyor?
Hangi güç Şeyh Nazım Kıbrısi'nin bu adamı
övmesini sağlıyor?
Hangi güç o gençleri onun etrafına topluyor? Birleştiricinin din olmadığı çok açık. Peki ne? Beşinci Şua'da geçtiği gibi "insanları etkileyen teşhirci bir manyetizma" olmasın?
Adnan Oktar veya onun talebelerini bir tehlike olarak görmüyorum. Bazıları Adnan Oktar'ın İslam'a zarar verdiğini düşünüyorlar. İslam zarar verilmesi kolay bir din olsaydı nazil olduğu yıllarda zarar görürdü. İslamiyet güneş gibidir Adnan Oktar'la sönmez...
Ben asıl tehlikeyi Adnan Oktar'ın arkasında, onu yönlendirenlerde görüyorum.
Er geç bu da ortaya çıkacaktır. Ümitvâr olalım...