23 Mayıs 2011 Pazartesi

Mete Tunçay & Bediüzzaman

"11-12 yaşlarımdayken ölüm korkusunu yaşadım. Yakın çevremde bir ölüm falan da olmadı. Yok olma korkusu öyle kendiliğinden geldi. Geceleri yatmaya bile korkuyordum. Çünkü yatınca hemen bunu düşünmeye başlıyordum. Sonra, bu beka sorununu merak ettim. Gerçekten bu dünyadan sonra ahiret yaşamı var mıydı? İslam’dan Budizm’e kadar çeşitli dinlerle ilgilendim. Ölüm korkusu bende o kadar şiddetliydi ki, o çocuk kafamla bir ara, “Kendimi öldüreyim de, bu korkudan kurtulayım” diye düşündüm. Hâlâ da ölümden korkuyorum."


"Ey insan! Bilir misin nereye gidiyorsun ve nereye sevk olunuyorsun? Dünyanın bin sene mesudâne hayatı, bir saat hayatına mukabil gelmeyen Cennet hayatının; ve o Cennet hayatının dahi bin senesi, bir saat rüyet-i cemâline mukabil gelmeyen bir Cemîl-i Zülcelâlin daire-i rahmetine ve mertebe-i huzuruna gidiyorsun. Müptelâ ve meftun ve müştak olduğunuz mecazî mahbuplarda ve bütün mevcudat-ı dünyeviyedeki hüsün ve cemal, Onun cilve-i cemâlinin ve hüsn-ü esmâsının bir nevi gölgesi; ve bütün Cennet, bütün letâfetiyle, bir cilve-i rahmeti; ve bütün iştiyaklar ve muhabbetler ve incizaplar ve câzibeler, bir lem'a-i muhabbeti olan bir Mâbud-u Lemyezelin, bir Mahbub-u Lâyezâlin daire-i huzuruna gidiyorsunuz. Ve ziyafetgâh-ı ebedîsi olan Cennete çağırılıyorsunuz. Öyleyse, kabir kapısına ağlayarak değil, gülerek giriniz."

Hiç yorum yok: