Bu topluluk, daha dün 99 depremini 28
şubat zulmüne bağlayıp “7.4 yetmedi mi?” diyen insanları
yobazlık, bağnazlık, gericilikle suçluyordu. Ama gün geçti
devran döndü ve ettikleri hakarete kendileri uğradılar.
Peki her iki tarafın da
söylediklerinde doğruluk payı olamaz mı?
Şûrâ suresi 30. ayette; “Başınıza
her ne musibet gelirse, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O, yine
de çoğunu affeder.” buyurulmaktadır. Ayet gayet sarih. Ayeti
biraz açtığımızda şunları söyleyebiliriz;
İnsanın başına gelen en büyüğünden
en küçüğüne kadar her musibet, atom parçacıklarından güneş
sistemlerine kadar her şeyi müştemilatıyla yaratan Allah'ın emri
dahilinde cereyan eder. İnsan, başına gelen büyük-küçük her
musibeti ikaz kabul etmelidir. Kimseyi suçlamaya gitmeden, herkes
kendisine bakmalı, kendi muhasebesini yapmalı ve ikazı kendi
üzerine almalıdır. İnsanın parmağına bir diken bile batsa
boşuna değildir. Kaçırdığımız otobüs, kırdığımız bardak
vb. her olay insana bir ikazdır. Anlayabilirsek tabi...
Cenâb-ı Allah Hakîm-i mutlak'tır.
Yani her işinde sonsuz hikmetler vardır. Ve beyninin bir kısmını
kullanan insan, bu hikmetleri kendi kapasitesi ve ilmiyle yorumlar.
Kur'ân-ı Kerîm'de anlatılan
kavimler, kendilerine gönderilen Peygamberler'i dinlemedikleri,
küfürde ve günahta aşırıya gittikleri için deprem ve sâir
afetlerle helâk olmuşlardır. Fakat siz tutar da bu ayetleri
Müslüman bir toplum için kullanırsanız, farkında olmadan tekfir
etmiş olursunuz.
Sadece bu ayetler değil, yazıma
serlevha yaptığım Şûrâ suresi 30. ayeti bile bu niyetle
kullanmanız yanlış olur.
Bediüzzaman hazretleri der ki; “Senin
üzerine haktır ki, her söylediğin hak olsun. Fakat her hakkı
söylemeye senin hakkın yoktur. Her dediğin doğru olmalı; fakat
her doğruyu demek doğru değildir. Zira senin gibi niyeti hâlis
olmayan bir adam yaptığın nasihat, bazen onun damarına dokunur,
aksülâmel yapar.”
Yani siz başına bir musibet gelen
bir insana gidip de “yaa işte böyle azarsan başına bu gelir”
diyemezsiniz. Canı yanmış bir insana böyle denmez. Bırakın o
kendi muhasebesini yapsın, siz de kendi muhasebenizi yapın.
Kaldı ki imanlı bir insanın başına
gelen musibetlerin, günahların kirlerini yıkadığı, temizlediği
ve deprem gibi musibetlerde ölen mü'minlerin de şehit olduğu
hadis-i sahihle sabitken, nasıl olur da ilâhi adalet diyebiliriz?
Yorumlarımızda bile hayır yoksa
bari “ya hayır konuş ya da sus” emrine uyalım...
Not: İbrahim Özdabak'ı anlattığım güruh içinde görmüyorum. İbrahim Özdabak'ın başka bir şey murât ettiğini biliyorum. Fakat halkın ekseriyeti o inceliği anlayamayacağı için, o karikatürün bile yanlış olduğunu düşünüyorum. Karikatürü sadece güncel olduğu için yazımda kullandım. Başka bir art niyetim yok.
Not: İbrahim Özdabak'ı anlattığım güruh içinde görmüyorum. İbrahim Özdabak'ın başka bir şey murât ettiğini biliyorum. Fakat halkın ekseriyeti o inceliği anlayamayacağı için, o karikatürün bile yanlış olduğunu düşünüyorum. Karikatürü sadece güncel olduğu için yazımda kullandım. Başka bir art niyetim yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder