12 Ocak 2009 Pazartesi

Gülben ErgenEKON

Bu kadar kötü bir başlıkla yazıya başlamak istemezdim. Fakat "eskilerin solcuları şimdilerin ergenekoncuları" konuyu o kadar sulandırıyorlar ki, bir gün bu espriyi onlar yapar düşüncesiyle önce davranmış bulundum. Bu "eskilerin solcusu, şimdilerin ergenekoncusu"nun kısa adı "ulusalcı" oluyor. Kendilerine bu ismi vermişler. Bunlar cunta karşıtı abilerdi. Fakat sonraları asker sevdalısı olup, "Ordu göreve" pankartı taşıdılar. Aynı zamanda aydın geçiniyorlardı. Ülkede bir suikast olduğu zaman "nereye sürükleniyoruz? ben yanmazsam, sen yanmazsan nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? bu nasıl bir ülke?" edebiyatı yapıyorlardı. Bu abiler hep özgürlükten yanaydılar, hep demokrattılar. Ama kendine özgür, kendine demokrat...
Yıllarca düşünce suçundan hapise girdiklerinde veya kısıtlamalar ve yasaklardan dolayı canları yandığında William Wallace gibi "freedoom!" haykırışında bulundular. Ama başörtüsü yüzünden okuyamayan bir genç kızın okuması için girişimde bulununca "özgürlük de bi yere kadar kardeşim!" dediler. Yıllarca halkın yanındaymış gibi görünüp "benim işçim, benim emekçim karar versin! demokrasi ulan!" diye kıçlarını yırtarlardı, kendi partileri iktidara gelip, kendi adamları milletvekili olunca demokrat olurlardı. Fakat sevmedikleri parti iktidara gelip, sevmedikleri adamlar vekil, cumhurbaşkanı seçilince, "Aziz Nesin haklıymış! Türk halkı salak! Cahil bunlar!" diyip o çok sevdikleri halkı itin götüne soktular. Malum medyayı da yanına alıp insanları "ergenekon diye bir şey yok yahu! bu içeri alınanların hepsi vatansever insanlar! hep o Atatürk düşmanlarının komploları bunlar! o silahları da oraya onlar yerleştirdi." diyip kandırmaya çalışıyorlar. Akp'yi sevmeyenler buna inandılar, daha doğrusu inanmak istediler. Bu saçmalığa inanmayanlar ise sadece Akp'li değillerdi. (Alper Görmüş, Mehmet Altan, Engin Ardıç, Emre Aköz, Ethen Mahçupyan vs.)

Önceden inanmayıp, iş derinleştikçe inananlarsa "ulan var galiba yau" dediler ama yinede işi siyasi yoldan ele aldıkları için "ne yani şimdi bu adamlar çok mu başarılı? kömürler nolcak?" diyip zihniyetlerinin değişmediği gösterdiler. Doktorlar, bunları kendi halleri bırakmamız gerektiğini söylüyorlar. Zira anlatacak bir şey yok. Laissez faire...

Dava her gün ayrı bir anlam kazanıyor, her gün derinleşiyor. Tabi saçmalıklar da derinleşiyor. Bunlardan bir tanesi kazı çalışmalarıyla ilgili. Abiler diyorlar ki; "Atatürk Orman Çiftliğini kazmak da ne demek! Ata'ya saygısızlıktır bu! Yiyosa Anıtkabir'i de kazın bakalım!"

Bunları Turgay Şener'e havale ediyoruz. Söz sende Turgay ağabey;

"aa yok ebenin ..."

Atatürk Orman Çiftliğine silah gömmek saygısızlık olmuyor ama onu çıkarmak için kazı yapmak saygısızlık oluyor. Pek güzel...

Sahi nedir o silahlar? Ne yapacaklardı acaba? 100 ulusalcıya sorduk 100 popüler cevap aldık. Half Life oynayacaklarmış.

Evet işi gittikçe sulandırıyorlar.

Halbuki bu ülkede;

3 tam, 2 yarım, 1 "postmodern" darbe olmuş,

Muhtıralar verilmiş,

Seçilmiş yöneticiler muhtıralarla "şamaroğlanı"na çevrilmiş,

Hayatımızın neredeyse tümü "Sıkıyönetimlerle" geçmiş,

Başbakanlar asılmış,

Teşebbüs safahatında kalan onlarca darbe girişimi yaşanmış, onlarca cunta kurulmuş,

Kendilerine aydın, gazeteci, sivil toplum önderi diyen bazı ilericiler, bazı darbeleri alkışlamış,

Bazı Anayasa Mahkemesi üyeleri, varlık nedenlerini ortadan kaldıranlara teşekkür ziyaretine gitmiş,

Bazılarının "abi" diye kutsadığı İlhan Selçuk, 12 Mart’ta, darbecilik oynarken enselenmiş,

Ergenekon soruşturmasından içeri alınan bazı ‘saygıdeğer’ öğretim üyeleri "Ordu Göreve" pankartının altında yürümüş,

Deniz Baykal, "Danıştay cinayeti dini duygularla işlenmiştir. Yargı bu yönde karar verdi, olay bitti" demiş,

Deniz Baykal bunu dedikten sonra, aynı yargı, sözkonusu cinayetin Ergenekon örgütünce işlendiğine karar vermiş,

Üzeyir Garih ve Hrant Dink'in hangi tertiple öldürüldüğü, sırada kimlerin bulunduğu ortaya çıkmış Cumhuriyet gazetesine atılan "dost bombalar" deşifre edilmiş,

Misyoner cinayetlerinin arkasındaki güç kabak gibi ortaya çıkmış,

Darbeciler, darbe planlarıyla birlikte ele geçirilmiş, miş miş miş...

Hem bunlar yokmuş gibi davranacaksın, hem de Zekeriya Öz'ün güya kişilik analiziyle işi sulandırmaya çalışacaksın.

Zekeriya Öz de savcı mıymış? Bir zırdelinin itiraflarına dayanarak iddianame yazan biri savcı olabilir miymiş?

Kanadoğlu ve Savaş savcıysa, Öz de savcıdır.

Eminağaoğlu(ki kendileri asker kaçağıdır) ve Yalçınkaya savcıysa, Öz haydi haydi savcıdır.

Nuh Mete Yüksel savcıysa, Öz on kere savcıdır.

Vur kazmayı savcım vur!

Vur da çıksın karanlıklar aydınlığa!